CHP Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Üyesi Vecdi Gündoğdu’nun “İklim Kanunu Teklifi” Hakkında CHP Grubu Adına Yaptığı TBMM Konuşması.
CHP GRUBU ADINA VECDİ GÜNDOĞDU Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yaşamı, günümüzü, yarınımızı ve tüm canlıların yaşam adaletini sağlayacak İklim Kanunu Teklifini görüşüyoruz. Tabii, görüşüyoruz ama kanunu veren iktidar partisinin sırasında sadece 3 kişi oturuyor, onlar herhâlde görüşmekten kaçıyor.
İklim değişikliği doğa, birey, toplumlar ve ekonomiler üzerinde yaşamsal tehdit oluşturuyor. Bu nedenle iklim değişikliğini tetikleyen unsurları, çözüm süreçlerini bütüncül, kapsayıcı bir bakış açısıyla ele almalıyız.
Bu gerçeğe rağmen Sayın Bakanın geçmişte birçok kez söz verdiği “Önemli tekliflerde birlikte çalışacağız, birlikte değerlendireceğiz.” sürecini ne yazıktır ki yine göremedik.
Teklifin hazırlık sürecinde ilgili taraflar, paydaşlar maalesef sürece dâhil edilmemiştir.
Canlı yaşamını etkileyen konularda Bakanlığın kapalı kapılar arkasında çalışması da asla kabul edilemez. Yani ne, neyi, kimden saklıyoruz, onu anlayabilmiş değiliz.
Kanunun amacı iklim değişikliğiyle mücadele etmek ve sera gazı emisyonlarını azaltmak olmasına karşın bu hedeflere ulaşmak için gereken somut adımlar net bir şekilde belirlenmemiştir. Sadece genel ifadelerle hedef belirlenirken uygulamada oluşacak zorluklar göz ardı edilmiştir.
İklim değişikliğine uyum faaliyetlerinin hangi mekanizmalarla hayata geçirileceği, hangi araçların kullanılacağı ve bu araçların ne şekilde denetleneceği ise açıkça belirtilmemiştir.
Teklifin genel gerekçesinde “Bu dönüşümün aynı zamanda fırsatlar sunduğu ve bazı sektörlerde olumlu etkiler yaratabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir.” denmektedir fakat bu dönüşümün kime, hangi fırsatları sunacağını bizler tespit edemedik.
Halkımıza mı yoksa şirketlere mi fırsatlar sunulacak? Sayın Bakan da bu konuya bir açıklık getirirse seviniriz.
Buradan sizleri uyarıyoruz:
İklim değişikliğini gerekçe göstererek kirletici faaliyetleri icra eden şirketlerin servetine servet katmasına asla izin verilemez.
Toplumun geniş kesimlerinin çıkarlarını savunmaktan ve korumaktan uzak bu kanun teklifleriyle sermaye sahiplerine daha fazla kârlılık sunulmaya çalışılmaktadır.
Ayrıca, bu kanun yurttaşların temel ihtiyaçlara erişimini daha da zorlaştırmaktadır. Tarım ve hayvancılığımızın tümüyle küresel şirketlerin kontrolüne geçme tehlikesi de bulunmaktadır.
İklim krizinin acı faturasını geniş halk kesimlerine ve yoksullara da ödetemezsiniz.
Yoksulun gıda güvenliği öncelik olmak zorundadır. İklim krizinin sorumlusu kim ve kimler ise bedelini de o arkadaşlar ödesin.
Ne acıdır ki, doğayı sınırsız kaynak ve atık deposu olarak gören bir anlayışla mücadele ediyoruz burada.
Sınırsız imkânları olanların çılgınca tüketerek sınırsız hazlarını tatmin etmeye çalıştığı ortamda iklim adaletini sağlamaya çalışıyoruz maalesef.
Yirmi iki yıllık iktidarın uygulamaları sonucu sosyal ve ekonomik adaletsizlikler her geçen gün daha da artmaktadır.
Bu karanlık tablonun mimarı olan AKP’nin iklim adaletini sağlayabileceğini düşünmek için ya çok saf olmak gerek ya da çok iyimser…
Çünkü geçmişte yaptıklarınız, yapacaklarınızın da aynasıdır.
Yirmi iki yıldır Trakya’nın kalbinden akan Ergene’yi temizleyemediniz.
Istranca’larda RES’ler yer seçimi hataları nedeniyle ekolojik dengeyi hâlâ altüst etmeye devam ediyor.
“Yeşil kalkınma” söylemiyle madenlere yeşil etiketler vurarak Istranca’larda Kaz Dağları’nın talanına devam ediyorsunuz.
Kırklareli’mizin, Trakya’nın verimli topraklarını yeşil etiketli madencilerin cirit attığı yere çevirmeye çalışıyorsunuz.
Kırklareli’nin cennet köşesi İğneada’da “yeşil kalkınma” adıyla maliyetli olan, temiz ve güvenilir olmayan, bölgemiz için her zaman ciddi riskler taşıyacak nükleer santralin yapılması en büyük çevre katliamıdır; bunu hâlâ görmüyorsunuz.
Topraklarına kanımızı akıtarak vatan yaptığımız bu eşsiz coğrafyanın, güzel ülkemizin, bedelini ödeyenin kirleteceği bir ülke olmasına da kusura bakmayın ama asla ve asla izin vermeyeceğiz.
Sayın milletvekilleri,
Yoksulluk ve sefalet hızla büyüyor.
“Emekliye, çalışana ve asgari ücretliye kaynak yok.” diyen Hükûmet, cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçtiğimiz 2018 yılından 2024 yılına kadar geçen yedi yılda merkezî yönetim bütçesinden yani vergilerimizden faiz baronlarına toplam 2 trilyon 744 milyar lira vermiştir.
Oysa aynı dönemde yapılan yatırım harcamalarının toplamı 2 trilyon 155 milyar liradır.
Yani vergilerimizden faizcilere ödenen para yatırıma ayırdığımızdan tam 589 milyar lira daha fazladır.
2016 yılında ödediğimiz her 100 lira verginin 10 lira 90 kuruşu faize giderken, 2024 yılında ödediğimiz her 100 lira verginin 17 lira 40 kuruşu da faize gitmiştir.
Faize bu kadar büyük paraları kim aktardı? Faize karşı olan AKP aktardı.
“Faiz haramdır, Kur’an’da nas var.” deyip iktisat bilimine aykırı karar aldıktan ve bunun faturasını da bu milletin sırtına yıktıktan sonra faizi artırıp şimdi tekrar düşürerek faziletli döngü noktasına gelen de yine iktidarın ta kendisidir.
Millet kuyruklarda, aşevlerinde ömür tüketirken iktidar yanlıları hâlâ millete zenginleştik masallarını da anlatmaya devam ediyor. Çarşı pazar yangın yeri olmuş, millet aç açıkta, barınacak dam bulamıyor; siz sokaklardan sırça köşklere taşınmışsınız, sokakta, mahallede ne oluyor artık bihabersiniz.
Küçük esnaf kan ağlıyor, siftah etmeden kepenk kapatıyor, zincir marketler küçük esnafı şu anda tamamen yok ediyor, perişan ediyor.
DİSK’in yaptığı araştırmaya göre emekçinin gelirlerindeki üç aylık toplam kayıp şu anda tam 134,2 milyar liradır. Bu, bir tür gizli vergi olan enflasyon nedeniyle son üç ayda en düşük emekli maaşı 1.449 lira, asgari ücret ise 2.224 lira erimiştir.
TÜRK-İŞ’e göre mart ayında yoksulluk sınırının 76.922 liraya, açlık sınırının ise 23.615 liraya yükseldiği günümüzde emeklinin ikramiyesini sadece 1.000 lira artırmaktan hiç de utanmadınız, hiç de sıkılmadınız. Sizler bayramı bayram gibi kutlarken emekli bayramda çoluğuna çocuğuna harçlık veremedi ya, harçlık veremedi, bayram sofrası kuramadı.
Tek adam rejimiyle yaşadığımız sosyal ve ekonomik krizinin üzerini örtmek ve demokratik taleplerin önünü kesmek için akıl dışı yöntemlere başvuruyorsunuz. Demokratik seçimleri kaybedenler başka güçlerle millet iradesini yok saymaya çalışıyor.
Seçilmişlere karşı başlatılan haksız hukuksuz uygulamalar toplum vicdanında yer bulamıyor ama. Millî iradenin temsilcilerine karşı gece yarısı operasyonları, demokratik haklarını arayan gençlere karşı uygulanan şiddet ve yıldırma politikaları artık bitmiş bir iktidarın son çırpınışlarıdır.
Kul hakkı yiyenlerin yaptığı zulümleri görmeyen, hatta bu zulme destek olanlara karşı mücadelemiz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak sonuna kadar devam edecektir.
Hukuksuz telkin, talimat ve emirlerle seçilmişleri, demokratik haklarını arayan gençleri, akademisyenleri, sosyal medyada iki cümle beyan edenleri hedef alanlar; suç işlediğinin farkına varsın, demokrasi ve özgürlükleri yok saydıklarını da bilmek zorundadır.
Genciyle yaşlısıyla, milyonlar sokaklarda demokratik haklarını aramaya da devam edecektir. Sizlerin görevi millî iradeye saygı duymak ve özgürlüklerin de önünü açmaktır.
Yurttaşlarımız adaleti çürüten, yoksulluğu büyüten sizin karanlık düzeninize de emin olun ki mahkûm olmayacak.
Kendinden olmayana düşman hukuku uygulayan bu baskıcı, adaletsiz ve vicdansız düzeni de inanın biz değiştireceğiz. Önce adaleti hâkim kılacağız, sonra hakça paylaşmayı da gelenek hâline getireceğiz.
Türkiye’nin birinci partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi 7 bölgede nüfusun yüzde 65’ini, ekonomik büyüklüğün ise yüzde 80’nini kapsayan belediyeleri yönetiyor. Artık zaman iktidarı devralma zamanıdır.
Cumhuriyet Halk Partisi tüm yurttaşlarımızı kucaklamak, onların geleceğine, yaşamına katkı koymak için de emin olun ki hazırdır, irade de milletindir, milletin iradesinin karşısında kimse duramaz. Demokrasinin, özgürlüklerin zengin bir Türkiye’de hakça paylaşımının güvencesi de Cumhuriyet Halk Partisidir.
ERGENE
20 Nisan 2025MANŞET
20 Nisan 2025MANŞET
20 Nisan 2025GÜNDEM
20 Nisan 2025ERGENE
20 Nisan 2025ERGENE
20 Nisan 2025SON DAKİKA
20 Nisan 2025